TR
  • English
  • Türkçe
  • فارسی
  • русский язык
  • українська
  • Français
  • español, castellano
  • Deutsch
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • العربية
  • experiences

    Medeniyetin Kalbinde

    MEDENİYETİN KALBİNDE: FIRAT’IN KUTSAL İZLERİ & SUYUN TAŞLA, İNANCIN TARİHLE BULUŞTUĞU YOLCULUK

    Kadim Fırat’ın kıyısında, suyun sesiyle yoğrulmuş bir inanç yolculuğuna çıkın. Erzincan’dan başlayıp Tunceli, Elazığ, Malatya ve Adıyaman’a uzanan bu rota; peygamberlerin, evliyaların, kralların ve bilge kadınların izlerini bir araya getiriyor. Tarihin derinliklerinden gelen kutsal yapılar, dağların zirvesindeki tanrılar diyarı Nemrut ve yüzyıllardır dillerden düşmeyen efsaneler sizi bekliyor.

    Fırat’ın akışıyla ruhunuzu tazeleyecek bu yolculukta, her durak bir dua, her manzara bir hikâye fısıldıyor.

    Gelin, Fırat’ın izinde geçmişin ışığıyla bugünü yeniden keşfedin!

    ERZİNCAN

    Fırat’ın ilk kıvrımlarında, dağların kalbinde saklı bir huzur kenti. Mama Hatun’un zarif külliyesinden Terzibaba’nın derin manevi atmosferine uzanan Erzincan, tasavvufun dinginliğiyle doğanın yüceliğini buluşturur. Karanlık Kanyon’un sessiz sularında yankılanan dualar gibi, Erzincan’da her yol bir keşiftir.

    Mama Hatun Külliyesi

    Mengücek hükümdarı Mama Hatun’un yaptırdığı bu anıtsal yapı, 12. yüzyıldan bugüne uzanan bir kadın gücü ve ticaret sembolüdür. Dilimli bir gövde ve külaha sahip Mama Hatun Kümbeti, onu kuşatan yuvarlak çevre duvarı ile Anadolu’da başka örneğine rastlanmayan bir plan şeması ve mimari özelliğe sahiptir.

    Refahiye Merkez (Ulu) Camii

    Erzincan Refahiye ilçesinde bulunan Merkez Camii, XIX. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelemediğinden banisi ve kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Yöreye özgü kesme taştan yapılan cami tamamen Batı etkisinde bir yapıdır. Bu camiyi yapan mimar ve ustaların kilise mimarisinden etkilendikleri, giriş kapısından ve sivri kemerli pencerelerinden anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı olup üzeri kırma bir çatı ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde çatının devamı olan üçgen bir alınlığa yer verilmiştir. Taş kaide üzerindeki yuvarlak gövdeli minaresi kesme taştan ve tek şerefelidir. Geniş bir avlu ortasında bulunan caminin haziresinde Bahattin Paşa Şehitliği de bulunmaktadır.

    Abrenk Kilisesi

    Kilisenin giriş kapısı üzerinde 1854 tarihi geçmektedir. Kilise ile birlikte bir şapel ve iki tane de dikili taş bulunmaktadır. Bu taşlar mimarisi ve bezemesiyle dikkat çeker; XII. yüzyıldan sonra Selçuklu Prensi Nasurettin dönemiyle tarihlenen kitabeler taşırlar.

    Kadıköy Kilisesi

    Kesme taştan yapılan kilisenin giriş kapısı bezemeleriyle dikkat çeker. Kapıdaki atkı taşı üzerinde kabartma olarak işlenmiş haç motifi bulunmaktadır. Kilisenin içinde duvar resimlerinin izleri mevcuttur. Apsisin önünde ağaçtan yapılmış ince işçiliğe sahip bezemeli bir pano vardır.

    KEMALİYE

    Fırat’ın sarp kayalıkları arasında saklı bu tarihî kasaba, taş evleri, ahşap balkonları, dar sokakları, Karanlık Kanyon’u ve ünlü Taş Yolu ile UNESCO Dünya Mirası Aday Listesi’nde yer alan Kemaliye, Anadolu’nun en etkileyici tarihî kasabalarından biridir. Karanlık Kanyon boyunca yapılan doğa yürüyüşleri ve tekne turları Fırat’ın görkemini yakından hissettirir. 2021 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne ve aynı yıl Cittaslow (Sakin Şehir) ağına dahil olan tarihî Kemaliye kenti, kentte bulunan evlerin özgün mimari dokularıyla dikkat çeker.

    Karanlık Kanyon

    Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde yer alan Karanlık Kanyon, Fırat’ın kolu olan Karasu Nehri’nin oluşturduğu sarp kayalık yamaçlarla çevrili bir boğazdır. 2020 yılında Doğal Sit – Nitelikli Doğal Koruma Alanı olarak tescil edilen Karanlık Kanyon yaklaşık 25 kilometre uzunluktadır. 1000 metreyi geçen derinliği, bazı kesimlerde 10–15 metreye kadar daralan tabanı ve yüzde 90’a varan yamaç eğimiyle Türkiye’nin en ilginç kanyonlarından biridir.

    Kanyonun 480 metre yüksekliğinde karşılıklı iki nokta arasına 450 metre uzunluğunda özel çelik halatlar gerilmiştir. Burada adrenalin tutkunlarının nefesini kesen base jump atlayışları yapılır. Dünyada bu sporun yapılabildiği en yüksek nokta olan Karanlık Kanyon, yerli ve yabancı ziyaretçilerin yoğun ilgisini görür ve pek çok doğa sporu etkinliğine ev sahipliği yapar. Rafting, dağcılık, bisiklet, kano-bot yarışları, microlight, paramotor, yamaç paraşütü, offroad ve safari gibi birçok doğa sporuna uygun olan Karanlık Kanyon, her yıl mayıs ayında düzenlenen “Kemaliye Kültür ve Doğa Sporları Şenliği”ne de ev sahipliği yapar. Kanyonun muhteşem manzarası içerisinde yapılan önemli etkinliklerden biri de tekne turlarıdır. Karanlık Kanyon’un çevresi faunasıyla da dikkat çeker; burada su samuru, vaşak, dağ keçisi gibi birçok hayvan gözlemlenebilir.

    Taş Yol

    Karanlık Kanyon’daki sert kayaların yöre halkı tarafından ilkel aletlerle oyulmasıyla yapılmış 7 kilometre uzunluğundaki Taş Yol, istisnai bir doğal güzelliğe ve estetik öneme sahiptir. Dünyanın en zorlu yolları arasında gösterilen bu yol, çok sayıda tünel, viraj ve keskin uçurumlarıyla hem yaya hem de araçla gezinti imkânı sunar.

    TUNCELİ

    Fırat’ın ilk nefesini aldığı dağların gölgesinde, doğa ile inancın iç içe geçtiği mistik bir şehir… Tunceli, sadece bir coğrafya değil; suyun, dağın, rüzgârın kutsal sayıldığı bir inanç evrenidir. Munzur’un berrak gözelerinde arınır, Ana Fatma’nın huzurunda dua eder, Sultan Hıdır’ın zirvesinde sessizliğe kulak verirsiniz. Alevi-Bektaşi geleneğinin kalbi olan bu topraklarda inanç, doğayla değil; doğanın ta kendisiyle yaşanır. Burada her dağ bir derviş, her dere bir dua, her yol bir niyazdır.

    Munzur Vadisi Millî Parkı

    Tunceli şehir merkezi ile Ovacık ilçesi arasında uzanan Munzur Vadisi’nde 270’i sadece Tunceli’de görülen endemik tür olmak üzere 1600’ün üzerinde bitki çeşidinin yanı sıra zengin bir yaban hayatı da mevcuttur. Millî parkın ziyaretçileri dağ keçisi, ayı, ceylan, yaban domuzu, kurt, tilki gibi canlıları doğal ortamlarında gözlemleyebilir. Parktaki hâkim ağaç türü meşe olmakla birlikte karaağaç, akçaağaç, kızılağaç, dişbudak ağacı, çınar, huş ağacı, ceviz ağacı ve yabani fındık da bölgenin zengin bitki örtüsü içerisinde görülebilecek ağaç türleri arasındadır.

    Ana Fatma Ziyareti

    Mekân, Alevi inancında kutsal yerlerden biridir ve Munzur Vadisi içerisinde yer alır. Her yıl on binlerce kişinin, daha çok kadınların gelip dileklerde bulunduğu alan, adını Alevilik inancında bolluk ve bereketi simgeleyen Hz. Fatma’dan alır. Hz. Fatma; Hz. Muhammed’in kızı, Hz. Ali’nin eşi ve Kerbela’da öldürülen Hz. Hüseyin’in annesi olarak Alevilik inancında önemli bir yere sahiptir.

    Sultan Hıdır Türbesi

    Sultan Hıdır’ın türbesi üç ana bölümden oluşur. İlki, kurbanların kesildiği ve ateşin yakıldığı avlu kısmıdır. Buranın üzeri demir çatıyla örtülüdür. Oturma alanlarının bulunduğu avluda genellikle vakit geçirilir. İkinci bölüm, avludan türbeye girişte karşılaşılan ilk odadır. Burada üç mezar vardır. Mezarların kimliği hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte yaygın kanı, onların türbenin bekçileri olduğu yönündedir. Bu mekânda “teberik” denen ince bir kum alanı da vardır. Ziyaretçilerin bazıları çeşitli sağaltma pratiklerinde kullanmak üzere bu kumdan alırlar. Bu odadan türbenin üçüncü ve asıl bölümüne geçilir. Burada Sultan Hıdır’ın mezarının yanı sıra birkaç mezar daha vardır. Ancak üstün körü yapılan yenilemeler yüzünden üstleri hemen hemen kapanmış vaziyettedir. Genişçe bir oda olan türbe, yatıya kalacak ziyaretçiler için ayrılmıştır. Burada yatıya kalacak ziyaretçilerin kullanımına açık eşyaların bulunduğu bir yer de bulunur.

    İn Delikleri (Derviş Hücreleri)

    İn Delikleri, Çemişgezek ilçe merkezinin batısında, Tahar Çayı Vadisi’nin yamaçlarına oyulmuş 20 civarında odadan oluşur. Ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen tarihî oyuklar, üç kat hâlinde sıralı odalar ve bu odaları aydınlatan büyük pencerelerden oluşur. Sarnıçların ve kayalara oyularak inşa edilmiş merdivenlerin bulunduğu İn Delikleri, “Derviş Hücreleri” olarak da bilinir.

    ELAZIĞ

    Binlerce yılın inançlarına ev sahipliği yapan Harput’un taşları hâlâ dua fısıldar. Ulu Camii’nin kadim minaresi, Meryem Ana Kilisesi’nin sessiz kubbeleriyle buluşur. Sara Hatun’un zarafeti, Fırat’ın ışığında yeniden can bulur. Elazığ, Anadolu’nun çok kültürlü ruhunu inancın sıcaklığıyla harmanlar.

    Harput Ulu Camii

    Eğri Minareli Cami olarak da adlandırılan Harput Ulu Camii, 1157 yılında Artuklu hükümdarı Fahreddin Karaarslan tarafından yaptırılmıştır. Anadolu ve İran Selçuklu mimari özellikleri taşıyan caminin minaresinin eğikliği ve mihrabının arkasında duran dut ağacının da ibadet edercesine eğik durmasıyla ilgili halk arasında söylenegelen birçok efsane vardır.

    Meryem Ana Kilisesi (Süryani)

    Anadolu’nun en eski kiliselerinden biri olan Meryem Ana Kilisesi, Kızıl Kilise ve Yakubi Kilisesi adlarıyla da anılır. MS 179 yılına tarihlenen kilisenin ilk olarak Hristiyanlık öncesinde puthane olarak kullanıldığı, daha sonra Süryaniler tarafından kiliseye dönüştürüldüğü düşünülmektedir. Anadolu’nun ve Hristiyanlığın en eski ve önemli antik kiliselerinden biridir ve günümüzde hâlen Süryani Kadim Meryem Ana Vakfı tarafından ibadethane olarak kullanılır. Kilise, Harput Kalesi’nin güneydoğu köşesine bitişik, yüksek bir kayanın üzerinde bulunur ve batı duvarını kayalar oluşturduğu için kalenin kayalıkları içerisine gömülmüş gibi görünür. Ziyaretçilerine muhteşem bir manzara sunar.

    Kurşunlu Cami

    Harput’ta bulunan ve 1739 yılına ait bir Osmanlı dönemi eseri olan Kurşunlu Cami, adını kubbelerinin kurşunla kaplı olmasından alır. Aslen Harput Ulu Camii’ne ait olan abanoz ağacından ve eşine az rastlanır (küçük ahşap geometrik şekillerin yapıştırma kullanılmadan birbirine geçmesi olarak bilinen) “kündekârî” tekniğiyle üretilmiş minberi ile ünlüdür. Cami avlusunda neredeyse Kurşunlu Cami ile aynı yaşta olan devasa bir çınar ağacı bulunur. Anıt Ağaç olarak tescillenen ve koruma altına alınan bu ağaçlar kökleriyle cami duvarlarını nemden korur, yapraklarıyla tozu tutar, camiye gelen cemaate ve ziyaretçilere dinlenebilecekleri serin bir gölgelik alan sunar.

    Harput Kalesi

    MÖ 8. yüzyılda Urartular tarafından inşa edilen kale, Harput’un günümüze ulaşan en eski kalıntısıdır. Harput Kalesi’ne “Süt Kalesi” de denilmesi, kalenin yapımı sırasındaki kuraklıktan dolayı harcın hazırlanması sırasında su yerine civarda beslenen hayvanlardan elde edilen sütlerin kullanıldığı rivayetine dayanır. Dik bir yamaçta yer alan Harput Kalesi, büyüleyici bir manzaraya sahiptir.

    Bakırcılar Çarşısı, Buğday Ambarı ve Kapalıçarşı

    1928 yılından beri hizmet veren Kapalıçarşı’da onlarca çeşit yöresel ürün bulunur. Çarşı, günün her saati devam eden bir hareketliliğe sahiptir. Kadayıf tatlısı ve künefe yapımında kullanılan kadayıf da buradaki dükkânlarda taze olarak üretilir ve satılır. Kapalıçarşı’da yöresel hayvanlardan elde edilen etlerin satıldığı Kasaplar Çarşısı, çeşitli tahıl ve bakliyatın bulunduğu Buğday Ambarı ve bakır ürünlerin, süs eşyalarının üretildiği, kalaylanarak bakım yapıldığı ve satıldığı Bakırcılar Çarşısı da yer alır.

    MALATYA

    Somuncu Baba’nın nefesi, Battalgazi’nin adaleti, Aslantepe’nin sessiz gücü… Malatya, insanlık tarihinin en eski dualarını bugüne taşıyan bir şehirdir. Fırat’ın bereketiyle yoğrulmuş topraklarında inanç, tarih ve insanlık aynı sofrada buluşur. Her taşında bir dua, her adımında bir hikâye saklıdır.

    Battalgazi (Eski Malatya) Ulu Camii

    Battalgazi Ulu Camii, İzzettin Keykavus döneminde 1211 ile 1220 yılları arasında yaptırılmıştır. Büyük Selçukluların İran bölgesinde geliştirdiği üstü açık avlulu ve eyvanlı cami plan tipinin, mihrap önü kubbeli yapısının ve tuğla malzemeden sırlı tuğla ile çinilerin yoğun kullanıldığı önemli bir eserdir. Orijinalinde alçı bir mihrabı, kündekârî tekniğinde yapılmış önemli bir minberi vardır. Türk mimarlık tarihi açısından alçı, çini ve ahşap süslemeleri bakımından Anadolu Selçuklu sanatının en değerli örneklerinden biridir.

    Somuncu Baba Külliyesi

    Malatya merkeze 108 kilometre uzaklıktadır. Darende ilçesinde, Tohma Kanyonu içinde yer alan külliyede Somuncu Baba Türbesi, Somuncu Baba Camii, Somuncu Baba Müzesi ve Balıklı Göl bulunmaktadır. Halk arasında “Somuncu Baba” olarak anılan ve 15. yüzyılın büyük mutasavvıflarından olan Şeyh Hamid-i Veli’nin kabri külliye içerisindedir. Taş minarenin kapı alınlığında Hicrî 1097 (Miladî 1686) tarihi yazılıdır. Türbede Cumhuriyet dönemi ahşap işçiliğini yansıtan bir sanduka da bulunmaktadır. Somuncu Baba’nın kabri başta olmak üzere birçok ruhani önderin kabirlerinin yer aldığı külliye, ülkemizin önemli inanç merkezlerindendir. Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği külliye etrafında doğal bir yüzme havuzu olan Kudret Havuzu, piknik alanları, yürüyüş yolları, restoranlar ve işyerleri bulunmaktadır.

    Aslantepe Höyüğü (UNESCO)

    2021 yılında UNESCO Dünya Kalıcı Kültür Mirası Listesi’ne giren Arslantepe Höyüğü, Malatya şehir merkezinden altı kilometre uzakta yer alır.MÖ 5000 yıllarından MS 11. yüzyıla kadar yerleşim gören höyük, MS 5–6. yüzyılları arasında Roma köyü olarak kullanılmış ve nekropol olarak ömrünü tamamlamıştır.

    2011 yılında açık hava müzesine dönüştürülüp ziyarete açılan höyükte yapılan kazılar sonucunda MÖ 3300–3000 yıllarına ait “dünyada bilinen en eski kerpiç saray”, MÖ 3600–3500 yıllarına ait bir tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı, koridor bezemeleri, kral mezarı ve “dünyada bilinen en eski 9 kılıç, 12 mızrak ucu” ve daha pek çok eser ortaya çıkarılmıştır.

    Müze girişine 1900–1932 yılları arasında bulunup Ankara’ya götürülmüş olan Malatya Kralı Tarhunza ile iki aslan heykeli ve duvar kabartmalarının aynı malzemeden yapılmış birebir kopyaları yerleştirilmiştir. Ziyaretçiler kazı alanındaki kerpiç saray ile duvar bezemeleri ve diğer kalıntıları görebilmektedir. Arslantepe’de koruma ve sergileme olanağı bulunmayan buluntular Malatya Müzesi’nde sergilenmektedir.

    Venk Şapeli

    Malatya merkeze 27 km uzaklıktadır. Çamurlu Mahallesi’nde bulunan şapelin kitabesinde, “Aziz Kirkor’un kapısı 1670 yılının Mart ayının 18’inde, Simon Gabiskos eli ile yapıldı.” denilmektedir. Şapel, 12,5 x 6,90 m ebadında dikdörtgen bir plana sahiptir. İbadet edilen ana bina hâlen ayaktadır. Apsisin sağında ve solunda azizlerin mekânı yer almaktadır. Kapının üzerinde bulunan kitabeye göre, şapelin Kirkor Lusavoriç’e izafeten yapıldığı anlaşılmaktadır.

    ADIYAMAN

    Güneşin ilk ışıklarıyla Nemrut Dağı’nda tanrılar uyanır, rüzgâr binlerce yıllık duaları taşır Fırat’ın ötesine. Adıyaman, Kommagene’nin görkemiyle İslam’ın huzurunu bir arada sunar. Cendere Köprüsü’nden Perre’nin kaya mezarlarına uzanan bu topraklarda geçmiş hâlâ yaşamaya devam eder — sessiz, görkemli, kutsal.

    Nemrut Örenyeri

    Nemrut Örenyeri, Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un, 2206 metre yükseklikteki Nemrut Dağı eteklerinde tanrılara ve atalara şükranlarını göstermek için yaptırdığı mezarlar ve anıtsal heykeller, Helenistik Dönem’in en görkemli kalıntılarındandır. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. İyi korunmuş dev heykeller kireç taşı ve kumtaşı bloklardan yapılmıştır.

    Orijinal yüksekliği 55 metre olmasına rağmen, tümülüsün yüksekliği yüzlerce yıl süren doğa ve insan etkisiyle 50 metreye kadar düşmüştür. Toplam hacmi 30 bin metreküp olan kırma taşların tümülüs üzerine yığılmasıyla oluşmuştur. Tümülüsün Kommagene Kralı I. Antiochos’a ait bir anıt mezar olduğu bilinmektedir.

    Nemrut Dağı Terasları

    Güneşin doğuşu ve batışını tanrılarla aynı tahttan izleyen I. Antiochos, kendisiyle birlikte Kommagene (Tyche), Zeus–Oromastes, Apollon–Mithras ve Herakles–Artagnes tanrı heykellerini yaptırmıştır. Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar hâlinde oturan dev kral ve tanrı heykellerine, Kommagene Krallığı’nın gök egemenliğini temsil eden koruyucu kartal ve yeryüzündeki hâkimiyetini temsil eden koruyucu aslan eşlik eder.

    Tahtların arkasında 234 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal vasiyeti yer alır. Terasın kuzeyinde ve güneyinde Kommagene Krallığı Pers krallarının kabartma stelleri bulunmaktadır. Doğu terasındaki heykellerin önünde bir ateş sunağı ve yanında oturan bir aslan heykeli vardır. Nemrut’ta gün doğumu bu terastan seyredilebilir.

    Bu kabartmaların yanı sıra batı terasında bir aslan burç kabartması bulunur. Aslan kabartmasındaki ay ve yıldızlardan MÖ 7 Temmuz 62 tarihi okunur. Dünyanın en eski astrolojik takvimi olarak kabul edilen bu eser ve bu tarih, Kral Antiochos’un tahta çıkış tarihini açıkça ortaya koyar.

    Karakuş Tümülüsü

    Bölgeye hâkim bir noktada inşa edilen anıt mezar, her taraftan kolayca görülebilen bir konumdadır. Tümülüs 110 metre çapında, 21 metre yüksekliğinde olup Kahta Çayı’ndan getirilen taşlarla üzeri örtülmüştür. Konik bir tarzda inşa edilen tümülüs, yapay bir tepe görünümündedir. Günümüzde ise tümülüsün bir kısmı toprakla, bir kısmı da kesme kırma taşlarla örtülüdür. Karakuş Tümülüsü, adını güneyde bulunan sütun üzerinde duran 2,54 m yüksekliğindeki muhteşem kartal heykelinden alır.

    Kartal, en büyük tanrı Zeus’un habercisi ve aynı zamanda Kommagene’de gökyüzünün hâkimiyetini sembolize eder.

    Karakuş Tümülüsü’nü, I. Antiochos’un oğlu II. Mithridates (MÖ 36–21) tarafından annesi İsias adına yaptırıldığı bilinir. Mezarda annesi İsias, kız kardeşleri Leodike, Antiochis ve Antiochis’in kızı Aka yatmaktadır.

    Arsameia Örenyeri

    F. Karl Dörner tarafından 1951 yılında keşfedilen Arsameia Antik Kenti hakkındaki bilgilere, kentin merkezinde yer alan yazıt çözümlendikten sonra ulaşılmıştır. Yazıtta; Arsameia’nın kurucusunun, I. Antiochos’un baba tarafından atası olan ve MÖ 3. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Arsemes olduğu belirtilmektedir.

    Ancak bugün var olan kalıntıların büyük bölümü I. Antiochos tarafından yapılmış ve kent, Antiochos tarafından “Hierothesion” (Kutsal Alan) olarak adlandırılmıştır.

    Hierothesion kelimesi, yalnız Kommagene’de bilinen Yunanca bir terim olup kral ailesinden birinin kutsal mezarı anlamına gelir.

    Arsameia Antik Kenti, yalçın kayalıkların üzerine kurulmuştur. Burada yer alan yapılara, tören yolu olarak kullanılmış patika bir yoldan çıkılır.

    Bu yol üzerinde kabartma steller, kayaya oyulmuş anıtsal mezar odası, Yunanca yazılmış Anadolu’nun en büyük yazıtı, tünel yapısı ve en üst kısımda mimari yapılara ait kalıntılar bulunmaktadır. Yazıtta bu yapılar “Ktismata” olarak adlandırılmaktadır.

    Örenyerinin merkezinde yer alan yazıt, 5 sütun halinde toplam 256 satırdan oluşur. Yazıtın altında ise 158 metre uzunluğunda basamaklarla inilen kutsal işlevli bir dehliz yer almaktadır.

    Yazıtın hemen yanında Kommagene Kralı I. Antiochos ve Tanrı Herakles’in tokalaşma sahnesinin bulunduğu stel yer alır.

    Patika şeklinde düzenlenen “Kutsal Yol” üzerinde aralıklarla bulunan dexiosis (tokalaşma) kabartmalarının, törene katılan insanları kutsal atmosfere hazırlamak amacıyla dikildikleri düşünülmektedir.

    Kireç taşına işlenmiş kabartmaların her birinde Kral I. Antiochos, bir tanrı ile tokalaşır şekilde tasvir edilmiştir.

    Bu kabartmalardan anlaşıldığı üzere Kral I. Antiochos, kendisini tanrılarla aynı seviyede görür ve kendisini tanrı kral olarak atfeder.

    Cendere Köprüsü

    Cendere Çayı üzerinde inşa edilmiştir. Köprü, Roma İmparatoru Septimius Severus döneminde, Kommagene’nin başkenti Samosata’da bulunan 16. Roma Lejyonu’ndan Alfenius Senecio komutasındaki Marius Perpetus tarafından MS 198–200 yıllarında yaptırılmıştır. Köprü, 120 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğinde olup kemer açıklığı 32,20 metre gibi muazzam bir genişliktedir.

    Günümüzde köprünün girişlerinde toplam üç sütun bulunur. Aslında köprü ilk yapıldığında her iki tarafında ikişer tane olmak üzere toplam dört sütun vardı.

    Bunlardan ikisi güney girişte İmparator Septimius Severus ve karısı Julia Domna’ya ithaf edilen Korint başlıklı sütunlardır. Diğer ikisi de kuzey girişte Septimius Severus’un oğulları Caracalla ile Geta onuruna dikilen sütunlardı.

    Caracalla ve Geta arasında yaşanan taht kavgasını Caracalla kazanarak imparator olmuş ve MS 212 yılında kardeşi Geta’yı öldürmüştür.

    Ayrıca imparatorluk sınırları içerisinde kardeşine ait olan her şeyi, ismiyle birlikte sildirtmiştir. Şu an yerinde olmayan dördüncü sütun, Geta onuruna dikildiği için Caracalla tarafından söktürülmüştür.

    Cendere Köprüsü, ülkemizdeki Roma dönemi köprüleri arasındaki en iyi korunmuş ve en sağlam köprülerden biridir.

    Gerger Kanyonu

    Gerger ilçesi sınırlarında, Fırat Nehri ile Atatürk Barajı Gölü’nün birleşim noktasında yer alan etkileyici bir doğa harikasıdır.

    Sarp kayalıklarla çevrili bu bölge, derin vadileri ve büyüleyici manzaralarıyla dikkat çeker. Kanyonda tekne turlarıyla su yüzeyinden manzarayı izlemek, yürüyüş parkurlarında doğa yürüyüşü yapmak ve fotoğrafçılık için eşsiz kareler yakalamak mümkündür.

    Ayrıca çevrede antik mağaralar, kaya mezarları ve eski medeniyetlerden kalma kalıntılar bulunur. “Takoran Vadisi” olarak da bilinen Gerger Kanyonu, doğal güzellikleri ve tarihî dokusuyla hem doğaseverler hem de tarih meraklıları için keşfedilmeye değer bir yerdir.